Tarih Kitaplığı

Milli Mücadeleye Karşı Anadolu İsyanları “(Ahmed) Anzavur İsyanı” _ VIII.BÖLÜM

O günlerde Anzavurcuların çok önemli bir cinayet girişimi de aynı günlerde Karabiga’ da meydana gelmiştir.

Biga adliyesinden sorgu hakimi Rıfat bey o kargaşa içerisinde korkudan Biga’ dan Karabiga’ ya kaçmıştır.

Bu zatın haydutlar içerisinde düşmanı çoktu. Sebebi şuradan geliyordu; Biga ve köylerinden birçok hırsız ve katil için görevi gereği tutuklama emri çıkarmış, ve onları hapsetmişti. Rıfat beyi Karabiga’ da gören bazı dostları ona;

“Yahu, bu patırtıda senin buralarda ne işin var, bugün şansına İstanbul’ a kalkacak vapurda var, hemen atla git, durma buralarda” demişlerdi, Arandığını da ekleyerek.

Bu sorgu hakimi arkadaşın, Karabiga’ nın Değirmencik köyünde iki yüz kadar keçisi vardı, onu ileri sürerek” ya keçiler ne olacak?” demişti.

Bir türlü keçi sürüsünü terkedip ayrılamıyordu. O günkü vapura atlayıp kaçamayan Rıfat bey, aynı gece haydutlar tarafından yakalanarak kasabadan dışarıya çıkarılmış ve;

“şu ellerinle mi kestin di bana tevkifi?” diye parmaklarından başlayarak, kama ile kollarını doğramışlar ve türlü işkencelerle öldürmüşlerdi.

Bu konuyu burada bırakıp geriye Anzavur’ un Biga’ ya girdiğinin haftasına dönelim.

Çarşıda dellal bağırıyor; “ahali!..!… Anzavur Ahmet beyin emri, bugün bütün dükkanlar kapanacak, herkes işini gücünü bırakıp Çınarlık’ ta bulunacaklar, Ahmet beyin kat-i emri var !…” ve saire…

Anzavur, alayı Gönen’ e kadar kovalayıp Gönen’ i bastıktan sonra Biga’ ya dönmüştü.

Bütün icraatını ve katliamını millete büyük bir zafer gibi müjdeleyecekti. Bileklerine kadar kan bulaşığı olan ve bir çok masum insanın ölümüne neden olan, Biga gibi saf ve temiz bir memleketi de hükümete ve dışarıya karşı kötü ruhlu tanıtmaya sebep olan bu menfaat perest adam, şehir dışında karşılanmış ve şehre girerken kurbanlar kesilmiş belediye ye geçmişti. Kendini karşılayanlara Kuvayi Milliyecilerin haddini bildirdiğinden bahisle işlediği cinayetleri büyük bir keyifle anlatmakta ve bu kadar zahmet ve ölümü sırf din ve millet uğruna göze aldığını izaha çalışmaktaydı.

Bir haftadan beri geçici hükümet vardı Biga’ da. Kaymakam cephede mevcut polis ve ele geçen jandarmayı toplamış, sözde bir hükümet kurmuştu. Şimdi Biga’ da kürt Mehmet çavuş gibi bir çok sözde kumandan ve kaymakam vardı.

Saat başı bir dellal (kanlı Ali) bağırıyordu;

“Anzavur paşanın emirleri şudur…, Şah İsmail bunu istiyor…, kürt Mehmet çavuş buyuruyor ki…, gavur imam şöyle emrediyor…”

Kürt Mehmet çavuş hem Anzavur’ un gözüne girmek, hem de para toplamak için dellal bağırtıyor, herkesin camide namaz kılmasını emrediyordu.

Ezan okunur okunmaz kürdün korkusundan, çarşıdaki ve kahvehanelerdeki halk camiye koşuyordu.

Namaz sırasında çarşı ve kahvehanelerde bulunmanın cezası beş lira idi. Ezanı beş dakika geçer geçmez kahvehanelere baskın yapılarak yakalanan halk, sürü sürü kürdün karargahına götürülüyor,

“Siz müslüman değilmisiniz? Neden camiye gitmiyorsunuz?” bahanesiyle, sille tokat arasında beş lirayı veren kurtuluyordu.

Böylece halk soyulmakta, Anzavur’ da bu yüzden kürt Mehmet çavuşu takdir etmekte idi. Çünkü ellerindeki biricik silah Müslümanlık ve din gösterisiydi.

Nutuk günü halk akın akın Çınarlığa Anzavur’ u dinlemeye gitmişti.

Yakın köylerden gelenlerle cepheden dönen eski askerlerden han, hamam, otel ve evler dolup taşıyordu. Kalabalık Çınarlık meydanına doluşmuş, sabırsızlıkla Anzavur paşayı bekliyordu. Bunların bir kısmı bu yeniçeri kuvvetleri kumandanının ne saçmalar savuracağını merak ediyorlardı.

Köprübaşından bir ses işitilir; “ açılın , yol verin! Ey ahali… Anzavur paşa geliyor”

Yolları dolduran halk, kürt Mehmet ve çetesinin kırbaçları ile iki yana kaçışıyor ve yol açılıyordu. Ahmet Anzavur, etrafını ablukaya almış olan gümüş kamalı Çerkez delikanlıları ve kürt Mehmet çavuşun eşkıyaları ile kıyafeti bozuk, silahlı Türk ve Pomaklar arasında gözükmüştü.

Yaşasın Ahmet paşa nidaları yükseliyordu. Nihayet Çınarlığın tam ortasına gelen Anzavur konuşmaya başlayacaktı, amma o kalabalıkta sesini yalnız etrafını çeviren dairenin iç kısmındaki halk işitecek; halbuki, bu kahramanı herkes görmek ve merakla dinlemek istiyor, Arkadakilerin baskısı ile gittikçe daire daralıyordu. Bunun için de kürt Mehmet, Pomaklar, Çerkezler ellerinde kırbaç ve sopa ile düzeni sağlamak için halka vuruyor ve geriye çekilmelerini istiyorlardı.

Bu sırada Anzavur;

“yahu! Vurmayın şunlara, bu milletin dövüle dövüle tutar yeri kalmamıştır. Onlar zaten yaralıdır, yaralı olanlara vurulmaz” diyordu.

Halbuki bir hafta önce Anzavur, yaralı bir milliyetçi Türk esirinin üstüne çarşıda atını sürerek kırbaçlamış ve çiğnemişti.

Bu nutuk sırasında yanındakiler Ahmet paşanın koşu atını getirmeyi ve nutkunu at üstünde söylemesini uygun buldular. O sırada, önce kurbanlar geldi. Ayağının dibinde kesildi. Ondan sonra paşa atına bindi ve şöyle konuştu;

“muhterem Bigalılar! Sizin ileriden beri çektiğiniz acı ve yaşadığınız zorlukları karşıdan seyrediyor ve bir Müslüman olarak yüreğim sızlıyordu. Kuvayi Milliye şehirde ve yurtta tutunan bir eşkıya kafilesidir. Kendisine hükümet süsü vererek milleti soyup soğana çevirmekte, türlü zulümler yapmaktadır. Onların işkencesi yanında birinci dünya savaşının açtığı yaralar ve çektiğiniz ızdıraplar hiç kalmıştır.”

“koca bir düvel-i muazzamanın (batı dünyasının) karşısında yenilen bir hükümet, İstanbul ve Anadolu’ nun birçok yerleri işgal edilmiş iken, ne yapabilir. Bunlara tekrar meydan okumak, budalalıktan başka bir şey değildir. Sırf keselerini doldurmak için yer yer yapılan eşkıyaca bir harekettir. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul ve ordudan kovulmuş, başını, canını kurtarmak için Anadolu’ ya kaçmış, kendisine bir istikbal temin etmek için zavallı milleti padişaha isyana teşvik etmektedir.”

“din kardeşlerim! Padişaha isyan etmek, Allah’ a ve Peygambere karşı gelmek demektir. (cebinden Kur-an’ ı çıkartarak) işte bu Kur-an’ da böyle emretmektedir. Zerre kadar imanı olan bunlarla elbirliği etmez. Padişahımız, velinimetimiz, efendimiz, beni saraya davet ettiler ve işte şu fermanı verdiler, (cebinden çıkarttığı bir kağıt parçasını halka göstererek) bunları öldürmek ve memleketten kovmak şer’an farz ve vaciptir.”

“bu teşkilat, evinizdeki tavuk, kaz, hindi ve hatta bacalarınızdan tüten dumandan da vergi alacaktır. Sakın ha… bunlara kanmayın, peşlerine takılmayın, padişaha karşı gelmiş olursunuz… ben sırf sizin menfaatiniz uğruna göğsümde Kur-an ve kalbimde iman bir haftadır at üstündeyim. Din uğruna savaşmaya yemin ettim. Siz de benim arkamdan ayrılmazsanız pek yakında İstanbul’ dan gelecek halife ordusu ile memleketimizi korur ve bu asileri yok ederiz.”

Bu tarihi nutuk bittikten sonra halk “padişahım çok yaşa!” sesleri arasında dağılmıştır.

Yalnız burada nutuk söylerken Anzavur’ un enteresan tavırları göze çarpıyordu.

Anzavur, fiyaka ve gösterişi çok severdi. Bindiği at gayet güzel bir koşu atıydı, oynamak istiyordu. İki genç çerkez delikanlısı, bellerinde gümüş kama ve tabanca, birisi bir taraftan, diğeri öteki taraftan hayvanın dizginlerini tutmuşlar, zapt etmeye çalışırken, Anzavur ara sıra ayarıyla atı gıcıklıyor, onun biraz oynamasını istiyordu.

Şimdi gelelim yine Gönen’ deki kötü durumumuza, geceyi Gönen’ de geçirdik, esaslı keşif ihmal edilmiş olmalı ki, asiler aynı gece sabaha karşı Gönen’ in bağlarından kasaba kenarına sokulmuş, gün ağarırken yaptıkları bir taarruzla neye uğradığını şaşıran alayı bozguna uğratmışlardı. Kısa bir çatışmadan sonra asiler kasabaya hakim olmuş, alay da artçı muharebesi yaparak Bandırma’ ya doğru çekilmişse de, kasabaya hakim olan Anzavurcular bir çok subay ve askerimizi esir ederek çeşitli işkencelere tabi tutmuşlardı.

Biz jandarma heyeti de oradan çekilerek Edremit üzeriden Çanakkale’ ye gittik ve orada her birimi bir evde saklı olarak kaldık.

Çanakkale mutasarrıfından çekiniyor, İngilizlerin eline geçmekten korkuyorduk. O sıralarda İngilizler Kuvayi Milliyecileri birer birer yakalayıp Malta’ ya sevkediyorlardı. Tam bu olaylar olurken Akbaş baskınına yardım ettiklerinden dolayı Lapseki’ deki liman reisi, jandarma bölük komutanı ve Lapseki aydınlarından hancı Lütfü beyler de bir sabah Lapseki’ ye gelen İngiliz torpidosu mürettebatı tarafından yakalanarak Malta’ ya gönderilmişti.

Çanakkale’ de Biga’ dan haber alıyoruz, Biga’ da Anzavur’ un kaymakamlığını Kumuk İzzet bey isminde birisi yapıyormuş. Önceden tanışıyoruz, onunla oldukça ahbaplığımız vardı, hatta Anzavur’ un birinci isyanı ile kasabayı işgal ettiği ve geçici hükümet kurduğu günlerde, bir gün bu arkadaş Karabiga’ da bir kahvehanede kalabalık halk kitlesi önünde;

“Anzavur’ un İngiliz parasına taparak Türk milletine ihanet ettiğini, bu cinayetlerin hesabını birgün vereceğini, Kuvayi Milliyenin bütün millet iradesi ve birliği demek olduğunu, vatanın ancak bu suretle kurtulabileceğini, Mustafa Kemal Paşa’ nın emir ve direktiflerinden kat’iyen ayrılmamak gerektiğini”,

çok açık ve sert bir dille belirtmiş, yüksek tahsilli, güven veren kişiliğe sahipti.

Bir senedir Biga’ da ablasının yanında Kumuk Şevket beyin evinde oturuyordu.

30 Mart 1336 tarihli İstanbul’ da çıkan Ali Kemal’ in peyam-ı sabah gazetesi bir yazı yayınlamış; “Ahmet Anzavur emrindekilerle birlikte Balıkesir’ e dail olmuş, milli kuvvetleri çil yavrusu gibi dağıtmış ve bütün havalide, hatta Adapazarı, İzmit’ te de bütün nüfuzunu kırmıştır.” Diye yazmıştı.

Bununla Ali Kemal sadece kendi zihniyetinde ve tihniyetindeki insanları kandırmaya ve inandırmaya çalışıyordu.

Yine 22 Mart 1336 tarihli peyam-ı sabahta Ali Kemal;

“Kuvayi Milliyenin Biga’ da makinalı tüfek kullanarak küçük bir köyden onbirbin lira istediğini, kaymakamın da Karabiga’ ya kaçtığını yazıyor” ve İstanbul hükümetini tahrik, Türk milletini ise mukavemet teşkilatından soğutmaya ve uzaklaştırmaya çalışıyordu.

İnsanlar görüldüğü gibi çıkmıyor. İzzet bey, Anzavur’ un İngiliz parası ile bu cinayetleri işlemekte olduğunu ve milletine ihanet ettiğini herkesin ortasında açık açık söylemişken, ne garip bir ruh halidir ki, İngiliz parası bu adamın da karakterini değiştirmiş, ahlakı üzerinde de ters etki yapmış ve Milli kuvvetler aleyhinde ateş püskürmeye başlamıştı. (Milli Mücadele sonrası yüzellilikler arasında yurt dışına sürgün edilmiştir.)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir