Tarih Kitaplığı

Milli Mücadeleye Karşı Anadolu İsyanları “(Ahmed) Anzavur İsyanı” _ III.BÖLÜM

Kara Hasan’ ın bu hareketi diğerlerine örnek olmuştu. Gönen mıntıkasında kuvvetli çerkes çeteleri vardı, arasıra bizim kazamıza da geçiyorlardı. Filibeliler köyünden Hatip efendi’ yi, yeldeğirmeninde basarlar, çok cesur biri olan Hatip efendi arkasını duvara vererek içeri girmelerine engel olmak için kapıya sabaha kadar ateş etmek suretiyle kendini müdafaa eder.

Silah seslerine yetişen müfreze Hatip efendiyi kurtarır, fakat bir hafta sonra köyün bekçisi Arnavut Said’ i aynı çete öldürür. Hatip’ den istedikleri kadar parayı da alırlar. Bu eşkıyalığı yapan Gönen’ in Sazı köyünden çerkes Neşet çetesidir. Hadiseler birbirini takip etmeye başlar.

Sarı İsmail çetesi de Anzavur’ un oğlu Kadri’ nin yardımıyla, bir gece fabrikatör Halim beyin onbeş yaşlarındaki oğlu Mustafa’ yı dağa kaldırır. Fabrikatör Halim bey, o sırada İstanbul’ da bulunduğundan Biga da yalnız ailesi oturuyordu. Kaçırılan Mustafa babasının ahbaplarından bazı çerkes delikanlıları ile Savaştepe, Kahvetepe, İpsakiye gibi çerkes köylerine düğüne giderler, çerkes kızlarının düğün ve eğlentilerinde bulunurlardı. Mustafa’ yı bu düğüne davet edenler arasında Anzavur’ un büyük oğlu Kadri de bulunuyordu.

Sarı İsmail bir gün Anzavur’ un oğlu Kadri’ ye Halim beyin oğlunu düğüne davet etmesini söyler, Kara Hasan gibi  hareket ederek, Halim bey’ den para kopartacaktır. Kadri, baba dostu Halim bey’ in oğlu Mustafa’ yı bir çerkes düğününe davet eder. Düğün bittikten sonra Sarı İsmail çetesi çocuğu alarak götürür. Ertesi gün Mustafa’ nın el yazısı ile babasına ve annesine bir mektup gönderir.

Mektup da “otuzbin lira sarı altın, onbin lira kağıt para, göndermezseniz beni kesecekler, aman beni kurtarın “ diyordu

Mustafa, ailesinin tek evladı idi, vaziyet İstanbul’ daki Halim beye bildirildi, araya yine çerkes dostları girdi, Sarı İsmail dokuzbin lira kağıt paraya razı edildi. Halim bey, bu parayı bir rum dostuna verdi ve oğlunu kurtarmasını rica etti.

Halim beyin bilgisi ve rızası olmadan, bu hakikatli dost, eşkıyaya eşkıyaca muameleyi düşünerek, paranın yarısından çoğunu İstanbul’ da kalp paralarla değiştirerek gönderdi ve çocuğu böylece kurtarmış oldu.

MERAKLI BİR KAÇIŞ OLAYI

Eskiden jandarmaya rum ve ermeniler de alındığı için Biga’ da bir ermeni ve rum jandarması vardı. Harbiye nezaretinin emriyle bunların amele taburlarına gönderilmesine karar verildi. Bu emir gizli tutuluyordu.

Yozgat’ ın Boğazlıyan ilçesinden olan Artin adındaki jandarma bu haberi her nasılsa işiterek silah ve cephanesi ile beraber ortadan kayboldu. Bu adam oldukça cesurdu, Biga’ da pusu kurmak suretiyle, on kişiden fazla eşkıya öldürmüştü ve bunu da diğer bölgelerdeki belli başlı eşkıyalar duymuştu.

Artin, doğruca Yeniçiftlik’ e giderek Halil pehlivan’ ın çetesine girmek istedi, o da bunu kabul etti.

Kara Hasan, Halil pehlivan’ ın bu hareketini beğenmedi, Artin’ i öldürmesini istedi,

Halil pehlivan: “bana teslim olan ve itimat eden bu adama ben fenalık yapamam” diyerek, Kara Hasan’ ın isteğine kulak asmadı.

Artık Artin, Halil pehlivan’ ın sadık hempalarından da, böylece dört-beş ay kadar çeteye hizmet eden Artin, Türk’ lerle içli dışlı ve teklifsiz oldu. Güleç köyünden bir kıza da göz koydu ve çete reisine bu kızı kendisine almasını teklif etti. Halil pehlivan muvafakat cevabı vererek bir hayli oyaladı, avutma siyaseti uyguluyordu. Halil pehlivan Müslüman kızının bir ermeni ile evlenmesini doğru bulmuyordu, çünkü; bütün köylü ve şehirli Biga’ lıların bunu uygun görmeyeceklerini ve kerkesin nefretini kazanacağını düşünüyordu.

Günlerden bir gün, bu kız başkası ile gizlice nikahlandı. Artin’ in kin ve intikam hisleri olanca hızı ile harekete geçti. Bütün düşüncesi şu idi: Kendisini tatlı vaadlerle avutan Halil pehlivan’ ı temizlemek.

Kalbinde beslediği bu düşmanlığı katiyen hissettirmiyordu.

Nihayet, çete efradından üç kişiyi kandırdı, Halil pehlivan’ la kardeşi Şaban’ ı öldürecekler, çetenin reisi Artin olacaktı. Ondan sonra bir çok soygun ve vurgun yapacaklar, çok para kaldırarak, bu mıntıkadan izlerini kaybettireceklerdi. Böylece anlaştıktan sonra, cinayeti tasarlamaya başladılar, birgün öğle yemeğinden sonra Halil pehlivan, gölün ortasındaki adacıkta uykuya dalmıştı. Kardeşi Şaban yanında oturuyordu, kardeşlerden biri ne zaman uykuya dalsa, öteki başında nöbet beklerdi. Fakat o gün her nasılsa, Şaban’ ı da uyku bastırdı, o da kardeşinin yanında uzanıp uyudu. Her iki kardeş de derin bir uykuya daldıkları sırada, Artin ile Güleç köyünden üç kişi, tüfeklerini alarak fırsat bu fırsattır diyerek, Halil pehlivan ve Şaban’ ın üzerlerine ateş ederek öldürdüler.

O gün Hali pehlivan, bütün adamlarına izin vermişti. Artin’ le bu üç kişi yalnızdılar, kimsenin etrafta bulunmamasından istifade ile, hemen oracıkta balta ile Halil pehlivan’ ın sağ bacağını, kalçadan, Şaban’ ın bir kolunu omuzundan, elbiseleriyle birlikte keserek bir çuvala koydular ve geceleyin Yeniçiftlik camisine bıraktılar. Halil pehlivan’ dan Yeniçiftlik halkı memnun değildi. Camiye gelirken köylü çuvalı görüp, merakla içine bakınca afallıyor, bu şaşkınlık kısa zamanda geçince, Hali pehlivan’ ın bacağını, Şaban’ ın kolunu tanımakta güçlük çekmiyorlar ve sevinç içinde derhal hükümete haber gönderiyorlar. Adliye ve jandarma memurları gelip zabıt tutuyorlar.

Resmi formalite tamamlandıktan sonra, köylülerden bir kaçı göle giderek Artin ve arkadaşları ile buluşuyor, işin iç yüzünü onlardan soruyorlar, onlar da hakikati söylemekten çekinmiyorlar.

Köyde sevinçle karışık, derin bir sessizlik vardı. Jandarma kuvvetleri Artin ve arkadaşlarını birkaç gün göl civarında aradı, pusu kurdu, fakat bir türlü yakalayamadı, geri döndü. Hali pehlivan’ ın iki karısı vardı. Bunlardan birisi Gönen köylerinden çerkes di. Pehlivan’ la kardeşinin kahpece öldürüldüğünü haber alan Sızı köyündeki çerkes Neteş çetesi, yüzyirmi kişilik tam donanımlı bir süvari kuvvetiyle Yeniçiftlik’ e gelerek etrafa dağıldı.

İşin mahiyetini tahkik ediyor, failleri arıyorlardı. Ece gölü kenarları çevrildi, köylü sıkıştırılıyor, şüphelendikleri insanlara dayak atılıyor, işkenceler yapılıyordu. İki günlük takip ve tahkikatten sonra , Artin ile üç arkadaşını yakaladılar.

Jandarma kuvveti bir türlü Neşet çetesinin üstüne gidemiyordu. Nasıl gitsin ki, kadrosunun yüzde sekseni, kırkbeş-elli yaşlarındaki ihtiyar jandarma ve altmış yaşlarındaki eski süvari zaptiyelerinden ibaretti.

Neşet çetesi, evvela yakaladıkları Artin ve üç arkadaşını, Yeniçiftlik köyüne getirerek, Halil pehlivan’ ın anasına ve karılarına:

“işte düşmanlarınız yakalandı” diye gösterdikten sonra köyün ortasında, yaylım ateşi ile dördünü de idam ettiler.

Bundan sonra Biga’ dan rakı, vesaire getirterek çerkes köylerinde çerkes kızları ile zevk-ü sefaya başladılar.

Bir taraftan tespit ettikleri zengin köylere pusula gönderip para istiyorlar, köylünün güzel, işe yara hayvanlarını ellerinden alıyorlardı. Sözün kısası talana başlamışlardı.

O sırada Kara Hasan aynı mıntıkada altmış kişilik çetesi ile bunların ahval ve hareketlerini izliyordu. Köy ağaları ve hatta mahalli jandarma komutanı ve kaymakam, Kara Hasan’ dan yardım istemeye mecbur oldular; çünkü, Kara Hasan hem böyle kötülük yapmıyor, hem de kendi mıntıkasında başkasının kötülük yapmasına müsaade etmiyordu. Kendi mıntıkasında tutunmasının ve adeta saygı görmesinin sebebi buydu.

Bunlara Türk ve çerkeslerden müteşekkil bir heyet gönderdi.bu heyetin başında müftü Hamdi efendi vardı. Yine çıkmadılar, üstelik para için Pekmezli’ den bir adamcağızı  da öldürmüşlerdi. Köylü mütemadiyen tazyik ediliyordu, son çare Kara Hasan’ ın izzeti nefsini okşayıcı telkinlerde bulunuldu. Asıl mesele bu çerkes çetelerinin her zulmü Türk köylerinde ve sadece Türklere yapması idi.

Çerkes köylerine hiç zararı dokunmuyordu, işte bu, Kara Hasan’ ı çileden çıkarıyordu. Nihayet Neşet’ e şu ültimatomu gönderdi:

“ Altı saat içinde bulunduğunuz köyleri ve Biga mıntıkasını terketmediğiniz takdirde, sizinle muharebe etmek mecburiyetindeyim. Artin’ in öldürülmesi sebebiyle sizin hareketlerinizi ben de iyi karşılamıştım, işiniz bittiğine göre, Biga köylerine bir zarar vermeden çekilin”

Kara Hasan’ ın çarpışmaya hazırlandığını hisseden çerkes köyleri Neşet’ i ikaz ettiler, çete havaya silah ata tat bir nümayişle çekilmeye başladı, Kara Hasan da bunların arkalarından takip ediyordu.

Türk köylerine bir sarkıntılık yaparlarsa derhal üstlerine atılacaktı. Neşet fazla ileriye gidemedi, Türk köylerinden birkaç hayvan almak suretiyle bir iki kişiyi mağdur etti. Kara Hasan onları Gönen’ e kadar kovaladı ve resmen Gönen kazası halkına misafir oldu. Resmen diyorum, çünkü; Gönen’ liler Kara Hasan ve çetesini belediyenin emriyle misafir ederek ağırladılar.

Ertesi gün yola çıktılar, Neşet çetesi kahpece pusu kurmuştu, Kara Hasan pusuya düşebileceğini önceden tahmin ettiğinden gafil avlanmadı, ona göre tertibat alarak çarpışmaya başladı. Çok cüretkarane vuruşan Kara Hasan, çerkeslerden beş altı kişiyi öldürdü ve yaraladı, bir çok hayvanda bu çarpışmada yaralanmıştı.

Biga’ lılar bu haberi telgrafla Gönen’ den öğrendiler. Artık Kara Hasan’ ın üzerine jandarma müfrezesi gitmiyor ve kendi avanesinden bazılarının ufak tefek vukuatlarına göz yumuluyordu. Gönen’ den dönen Kara Hasan, Halil pehlivan’ nı anasına ve ailesine giderek baş sağlığı diledi, bundan sonra da şu ehemmiyetli hadise meydana geldi.

KURUDERE SOYGUN VE CİNAYETLERİ

Biga’ da tahkikata memur edilen bir iskan müfettişi, Lapseki tariki ile Çanakkale’ ye gidiyordu, o zaman yolculuk yaylı arabalarla yapılırdı, Posta arabasına binmiş olan bu müfettişin yanında, Biga mal müdürü Mehmet bey de vardı. Biga-Lapseki arasındaki Kurudere’ de bir eşkıya pususuna düştüler. Müfettiş, mal müdürü Mehmet bey, postacı küçük Hüseyin ve iki süvari jandarma eri olmak üzere beşi de vurulup öldüler.

Bunu yapanların bu yola yakın olan Çataltepe’ den Boşnak Selim çetesi olduğu üzerinde duruldu. Jandarma kuvvetine Kara Hasan’ da katılıp bu köyü ablukaya aldılar. Beş altı saat süren bir müsademeden sonra, bir kısmı kaçmaya muvaffak oldu. Bazıları yaralı olarak ele geçti ve çetecilerden bir kişi öldürüldü. Müfettiş, Biga hapishane karakol kumandanı başçavuş Kemer’ li Kemal için gelmiş. Mal müdürü Kemal’ i şikayet etmiş olmasından, yaptığı tahkikat evrakını mal müdürü ile beraber vilayete götürmekte idiler. Aslında mal müdürü ile Kemal arasında bir kadın meselesi vardı. İkiside aynı kadını seviyorlardı. Bu sebepten mal müdürü Kemal’ i Biga’ dan başka yere naklettirmek için nüfuzunu kullanmış, bu da Kemal için bir izzetinefis meselesi olmuştu.

O günlerde Kemal çavuşun köyünde bulunması, bu cinayetin şüphesini üstüne çekti. Bir aralık Kemal, hakkında adliyece kesilen tevkif müzekkeresi ile Çanakkale hapishanesine konuldu. Sonradan Kuvayi Milliye hareketleri Biga’ da faal hale gelince, arkadaşları Kemal’ i hapishaneden kaçırdılar ve Biga’ ya getirdiler. İleride Kemal’ in Çanakkale’ deki damızlık hayvanları nasıl kaçırdığını göreceğiz.

UMUMİ AFFA DOĞRU

1334 yılı Kasım ayı içinde hükümet bütün asker kaçaklarına ve bütün eşkıyalara af çıkarttı. İşte bu umumi af üzerine, Kara Hasan’ da altmış kişilik çetesiyle Biga’ ya gelerek silahları kendilerinde kalmak şartı ile, hükümete teslim oldu.

Evvela kaymakamı ziyaret ettiler, ondan sonra serbest olarak şehirde dolaşmaya başladılar. Şimdi bu çete efradı nerede yatıp kalkacaklardı. Kimse köyüne gitmiyordu. Bunu kendileri düşündüğü kadar herkes de düşünüyordu. Çaresini buldular, şehrin üç katlı yirmi odalı Hacı Piti hanını kiraladılar( şimdiki Necip Yengi’ nin hanı). Bu bir işgal değildi, han sahibine kira vereceklerdi.

Kasabada okur yazar takımından eşkıya ruhlu bir celep vardı. O da Suphi bey’ di, hana yerleşen eşkıyalardan hiçbirisi okur yazar değildi. Çete reisi Suphi bey’ i kendi adamları arasına almak zorunda kaldı, daha doğrusu bunda bir fayda gördü.

Okur yazar Suphi bey beline fişekliği taktı, omuzuna tüfeği astı, çeteye katıldı. Suphi bey çeteye katıldıktan sonra Kara Hasan kapının iki tarafına birer nöbetçi koydu. Çetenin yerleştiği han bir karargah haline gelmişti. Evvelce bu eşkıya, köylülerin sırtından geçiniyor, yiyecek içeceğe para vermiyordu. Şimdi ise şehirde her şeye para vermek lazımdı, bu masraflar nereden çıkacaktı?

Kara Hasan burada, alacak, verecek, evlenme, boşanma davaları görmeye başladı. Verdiği hükümlerin, kararlarının ne istinafı vardı, ne de temyizi… vaktiyle mahkemelere müracaat edilerek senelerden beri sürüncemeye uğrayan davalar, dosyaları mahkemelerde dura dursun, hepsi eşkıyanın oturduğu hana nakledildi.

Kimin kimden alacağı varsa, yarısı Kara Hasan’ a ait olmak üzere, ister doğru ister yalan Kara Hasan’ a gelir müracaat ederdi. İlk iş olarak borçtan sanık olanı hanın alt katındaki ahıra hapsederler, bir saat sonra bu borcu vermediği veya kabul etmediği takdirde sopa faslı başlardı.

Handa bu iş için hazırlanmış sopalar vardı. Artık herkesin takat ve tahammülüne göre bayıltıncaya kadar dayak atarlardı. Sopa altında onların teklifine muvaffakat etmemeye imkan yoktu. Paralar tahsil olunur veya kefalete bağlanarak iş halledilirdi.

Birinin kızını gözüne kestiren, elinde Kara Hasan’ a veya arkadaşlarına verecek kadar parası olan, çeteye başvururdu. Derhal kızın babası veya diğer vasisi hana çağrılır, evvela teklif edilir, rızası olmadığı takdirde dayak faslı başlardı.

Kocası ile geçinemeyen kadın, damadından memnun olmayan kayınpeder, verecek paraları varsa Kara Hasan’ a başvurur istediklerini yaptırırlardı.

Bu hanın ahırında dövülüp bitkin halde arabayla veya sırtta evlerine, köylerine gönderilenlerden, sopa tesiri ile ölenler olmuştu.

Devam edecek…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir